
Linum usitatissimum L.
Keten
Yerel Adı
Zeyrek
Eser tekniği
Kâğıt üzeri suluboya
Boyutları (boy x en cm):
38 x 26 cm
Kısımlar ve ölçek bilgileri
[A] Genel görünüş (x1) [B1, B2] Tohum kapsülü (x3)
Ressam
Ayfer BanazAnadolu’nun kültürel tarihinde derin izler bırakan Linum usitatissimum (keten), binlerce yıldır dır hem ekonomik değeri hem de çok yönlü kullanım alanlarıyla öne çıkmıştır. Uzun ve dayanıklı liflerinden yapılan dokumaları ve tohumlarından elde edilen yağı ile keten bitkisi, önemli kültürel ve ticari değere sahiptir. Anadolu’da tarımı oldukça eski ve yaygındır. Özellikle serin, sık yağış alan, nemli Karadeniz Bölgesi, keten tarımı için oldukça elverişli olduğundan ‘Keten bezi’ ya da ‘ketan bezi’ olarak bilinen giysilik kumaşların yanı sıra ip, çuval, yelken bezi ve ev tekstili olarak el tezgahlarında yapılan dokumacılığın da bu bölgede yoğunlaştığı görülür. İnce dokulu keten dokumalar, dayanıklılıkları ve ter çekme özellikleri nedeniyle keten giysiler özellikle sıcak bölgelerde tercih edilmiştir. Geleneksel dokumacılıkta Ayancık Keten Bezi ve Kandıra Bezi olarak tanınan yerel dokumalar öne çıkmaktadır.
Keten tohumlarının kavrulmasıyla elde edilen bezir yağı da yoğun olarak Karadeniz Bölgesi’nin yanı sıra Orta Anadolu’da ve kısmen Doğu’da halkın kızartma yağı ihtiyacını karşılamış, ayrıca yem, , boya ve vernik yapımında ve kırsalda aydınlatmada “bezir kandili” olarak adlandırılan kandillerde kullanılmıştır. Anadolu’da 19. yüzyıl ortalarına dek rastlanan Bezirhaneler’i daha çok Rumların çalıştırdığı, mübadele sonrası bu bezirhanelerin Türklerce işletildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde Anadolu’nun birçok yerinde kurulan bezirhaneler, keten tohumlarının preslenerek yağa dönüştürüldüğü küçük atölyelerdi. Bezir yağı aynı zamanda saban hayvanlarının derilerini korumak, ahşap kağnı tekerleklerini yağlamak gibi gündelik kullanım alanlarında da yaygındı. Yağı alındıktan sonra geriye kalan küspe, özellikle mandalar ve öküzler için “kara yem” adıyla yüksek besin değerine sahip bir hayvan yemi olarak değerlendirilmiştir. Bugün yalnızca Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde ve Kayseri’nin Germir ilçelerinde müze olarak restore edilerek yaşatılan bir bezirhaneler, bu kadim geleneğin hatırasını taşımaktadır. Halk tıbbında da tohumların ve yağın yoğun olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Keten Anadolu’da farklı isimlerle anılmıştır. Orta ve Doğu Anadolu’da keten tohumu “zeyrek”, Adıyaman’da ise “siyâlek” veya “bızıktan tohumu” olarak bilinir. Arkeolojik veriler, ketenin Anadolu’daki varlığının çok eskiye dayandığını ortaya koyar. Çayönü Höyüğü’nde (M.Ö. 8250–7750) keten dokuma kalıntısı ve yağ üretimine dair izler bulunmuştur. Tüm bu kullanım çeşitliliği ve tarihsel derinlik, ketenin halk arasında “keten gibi” deyimiyle anılmasına yol açmış; narin görünüşünün ardındaki çok yönlü fayda kuşaklar boyunca değer görmüştür.
Ressamın Anlatımıyla
Ayfer Banaz: “Tarihin derinliklerinden süzülen bir yolculuktu, ketenin yolu... Akdeniz’in kıyılarından başlayıp, Hindistan’a kadar uzanmış, sonra Avrupa’ya ve nihayetinde o zamanların yeni dünyası Amerika’ya kadar devam etmişti. Her adımında insanlıkla birlikte büyüyüp gelişmiş, her dönemin izlerini taşımıştı. Bizim topraklarımızda ise, Anadolu’nun en eski ve en değerli kültürel miraslarından biri olan Çatalhöyük’te, dokuma şeklinde ketenin ilk kalıntıları bulunmuştu.
Antik Mısır’da ise, o eski ritüellerin vazgeçilmezi olmuştu. Mumyalama için kullanılan keten kumaşları, insanlık tarihinin derinliklerinden günümüze kadar ulaşan bir iz bırakmıştı. Binlerce yılın bilgeliğiyle keşfedilen bu bitki, zamanla hayatın her alanına dokundu; gövdesinden elde edilen lifler, dokumacılıkla birleşerek kendini bulmuş, tohumları ise sağlık ve gıda endüstrisinde farklı şekillerde değerlendirilmeye başlanmıştı.
Ve işte ben, bu hikayeyi resmetmek için, mavi-lila çiçeklerini ve zarif, uzun boylu gövdesini seçtim. O narin yapraklar, gövdesine saygıyla bitişen çiçekleri, hepsi bir araya geldiğinde doğanın mükemmel tasarımını gözlerimin önüne serdi. Onunla tanıştığımda, sadece bir bitkiden değil, bir zaman yolcusundan, bir kültürün taşıyıcısından bahsettiğimi fark ettim.”
Teşekkürler
Bitki ressamlığı sürecindeki değerli rehberliği için danışmanım Hülya Korkmaz’a, Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’ne; katkılarından dolayı Ziraat Yüksek Mühendisi Merve Zengin Tınmaz, Dr. Biyolog Tuğçe Ağba Sevencan ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Mehmet Şirin Yalvaç’a teşekkür ederim.